O Çılgın Genç, O Deli İhtiyar

Sanatın bazı alanları için, başlama dönemi, doğrudan doğruya başarıyı etkiler. Çünkü o alanı icra etmek için gereken yapabilme gücünü ve becerisini, fiziksel performansı, belirli yaşlarda kazanmak gerekir; o alanda bir sonuç ortaya konulabilmesi için bedensel yapının, örneğin parmakların yahut kasların, genetik olarak uygun özelliklere sahip olması; fiziksel gelişme süreci tamamlanmadan, o alanın gerektirdiği yapısal özelliklere ulaştırılması zorunludur. Sporun bazı alanlarında olduğu gibi… Bir alan için genç denilebilecek bir yaşta ortamdan çekilmeniz gerekirken, başka bir alanda rekorlar deneyebilirsiniz. Bazı alanlarda ise, biçimsel olarak uzak göründüğünüz zamanlarda bile, uygulamalarınız için enerji biriktirirsiniz.

Her sanat alanı, her koşulda ve her dönemde başlamak için uygun değildir ama, kimsenin tekelinde olmayan sanatsal çabalara ilgi duymak, emek vermek, birikim oluşturmak ve üretmek; her
sanat alanının, tüm sanat alanlarının vazgeçilmez süreçleridir. Oyuncağını başkalarına kaptırmak istemeyenler; ya da bir oyunu birlikte oynamanın; bir yolu düşekalka birlikte yürümenin hazzını
tatmamış olanlar, güzelliklere birlikte bakmanın; yaşanılan, farkedilen, yaratılan güzellikleri, paylaşarak çoğaltıp büyüterek yüceltmenin hazzını tanımayanlar; doğal olarak, yarattıkları
öznel ortamda başkalarını görmekten, başkalarının o alanda varlık göstermelerinden, başkalarının o alana girme çabalarından hoşnut olmazlar. Çünkü sanatın, her emeğe her çabaya, her özgür
ruha, her estetik yansımaya vereceği bir cevap; herkese yetecek, çağlar boyunca tükenmemiş ve tükenmeyecek olan, sonsuz hazinesinin farkında değillerdir.

İşte, o “Deli Genç”; yahut o “Çılgın İhtiyar”, Tuğrul Velidedeoğlu da, kişiliğiyle, ailesiyle, meslekî başarısıyla kendini kanıtlamış, sosyal ve ekonomik kazanımlarının keyfini süreceği bir dönemde;
ertelediği, gecikmiş ya da geciktirilmiş olduğu; kendini resimle ifade etme yolunda cesaretini ortaya koyan, sanatın kendisine vereceği cevabı arayan Çılgın Genç’lerden…. İlgiyle başlayıp, sevgiyle ve emek vererek geldiği yere saygı duyuyoruz.

Asıl olan, yaratma isteği, yaratma cesareti ve yaratma bilinci değil mi? Sanatsal ifadeyi beceriyle karıştıran, tekniği yaratıcılığın önünde tutan, kariyerini ve sanatsal çizgisini, sanatla geçirdiği yıllarla ölçen bir yaklaşımdan yana olmayanlar, Tuğrul Velidedeoğlu’nun figüratif ağırlıklı resimlerindeki, çoğunluğunu canlı modelden yararlanarak oluşturduğu portre ve nü çalışmalarındaki süreci, kişisel sergilerinde ve karma etkinliklerde izleyenler; tuvallerindeki disipline dayalı gözlemci özgürlüğün de farkındadırlar. Oyunu kurallarına göre oynama kararlılığındaki Tuğrul Velidedeoğlu’na, özgün yorumlarında başarılar diliyoruz.

Prof. Nur Gökbulut