Resimlerinde en azla, en fazlanın nasıl ifade edilebileceğinin yollarını arayan Nur Gökbulut, teknolojinin olanaklarını kullanmaktan da çekinmiyor.
Günümüzden yaklaşık 170 yıl kadar önce fotoğraf gündelik yaşama girdiğinde, gerek toplumsal, gerekse sanat alanında oynayacağı rollerin ne olabileceği pek de net değildi. 1839 yılında fotoğraf makinesinin icadı Fransız Bilimler Akademisi’nde duyurulduğu zaman, Akademi üyelerinden biri, “Desenize resim öldü artık,” demişti. Fotoğrafın kullanılmaya başlanmasıyla resim ölmedi, ancak o günlere dek tek görüntüleme yöntemi veya biçimi olan resim büyük bir hızla biçim değiştirmeye başladı. Resmi de derinden derine etkileyecek birçok sanat akımı fotoğrafın bulunuşundan sonra ortaya çıktı. Günümüzde fotoğrafın sınırlarını belirlemek neredeyse mümkün değil. Sayısal (dijital) teknolojilerin gelişmesi fotoğrafın da boyut değiştirmesine neden oldu. Yaklaşık 170 yıl kadar önce kesin çizgilerle birbirlerinden ayrılan resim ve fotoğraf günümüzde birbirlerine olabildiğince yaklaşmış, zaman zaman da iç içe yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Pop-Art’ın Hem İçinde Hem Dışında
Sanatçının yapıtları her zaman dikkat çekiyor, bazı çalışmaları dolayısıyla da pop-art sanatçıları arasında adı anılabiliyor. Gökbulut ise kendisini bu akımına yakın görmüyor ve şöyle ifade ediyor; “Beni pop-art’a yakın bulanlar olabilir ancak ben kendimi içinde hissetmiyorum. Çalışmalarımda geçicilik, anlık bir durum istemiyorum. Ancak görünen ise bu. Bir düşünceyi göstermek istiyorum, pop-art’m böyle bir kaygısı yok. Ben gerçek bir tüketim toplumu ferdi değilim, onaylamıyorum ve karşıyım. Tüketim toplumunda bir yozlaşma olduğunu, tüketimin insanları kimliksizleştirdiğini, kişiliksizleştirdiğini ve sıradanlaştırdığını düşünüyorum…”
Akademisyen sanatçılarımızdan Nur Gökbulut, çalışmalarına; atık malzemeleri, gündelik nesneleri, kumaş parçalarını, tülleri, akla gelebilecek her türlü malzemeyi ve fotoğraf, bilgisayar gibi elemanları dâhil eden bir sanatçı. Bunu yaparken de, “Estetik tavır veya durum yaratan her nesne bir sanat yapıtı olarak değerlendirilebilir,” diyor.
Gökbulut’un resimlerinde hemen göze çarpan, onlara bir boyut, derinlik getiren en önemli olgulardan biri şeffaflık. Resimler, bir tül, bir tülbent, ağ, şeffaf bir çift eldiven, cam veya farklı nesnelerin arkasında görünüyor. Atık malzemeler, gündelik eşyalar, kumaşlar, sünger, ses yalıtım malzemeleri kullanılmış. Objeler tıpkı, insan düşünceleri gibi katmanlar arkasında gösterilirken bu katmanlar resimlere olağanüstü derinlik katıyor. Sanatçı bu durumu; “Yüzey asla kendisi değildir, bu yüzeyin arkası ve önü vardır… Ayrıca bizim göremediğimiz derinlikler de,” biçiminde açıklıyor.
Nur Gökbulut, resimlerine teknolojik olanakları da katmış. Resim önce tuval benzeri yüzeylere yapılmış, daha sonra sayısal fotoğraf makinesiyle fotoğraflanarak bilgisayara aktarılmış ve müdahale edilmiş resimlerin fotoğraf kâğıtlarına çıktıları alınmış. Resimlerdeki her bir görüntüye metaforik anlamlar yüklenmiş. Gökbulut; ” Teknoloji beni ilgilendiriyor. Malzemeyi aynı insan gibi düşünüyorum. Fotoğraf kâğıtları, bilgisayar çıktıları, kolajlar… Kolajı seviyorum, resmin vazgeçilmez bir unsuru. Bence pentür de bir kolajdır. Onda da her fırça darbesi birbirine eklenerek kolaj yapılıyor.’ diyor.
Sanatçının resimlerinde kolaja konu olan yer alan malzemelerin tümü estetik olarak yerleştirilmiş ve resmin tüm kurallarını içinde taşıyor. Bu da sanatçının pop art’tan ayrılmasını sağlıyor. Gökbulut’u bir kolaj sanatçısı olarak izlememizi sağlıyor. Kuralsız yapıl) herhangi bir düzenleme yok.
Minimal Çizgiler: Az, En Çoktur
Yapıtlarında en azla, en fazlanın nasıl ifade edilebileceğini görmek olanaklı. İnsanı etkileyen, şeffaf derinliklerle birlikte minimalist çizgiler izleyiciyi içine çekiveren özellikler arasında. O yüzden geniş yüzeydeki tek nokta, izleyicide şok etkisi yapabiliyor. Gökbulut; “Bir şeyi en azla nasıl ifade edebilirim kaygısını içimde hep taşıyorum. Geçmişimde edebiyat var, sözün anlamını biliyorum. Nasıl ki düşünceleri anlatmak için tek sözcük yeterliyse, resimde de zaman zaman tek nokta yeterli olabiliyor. Bu noktayı yakaladığım zaman durmak istiyorum” diyor. Resimlerinde öne çıkanlar arasında “grup kolajları” bulunuyor. Bu kolajların tümünde format, kare olarak seçilmiş. Her bir kenarı birbirine denk olan ve her bir kenarın diğer iki kenarı desteklediği kareler. Resimler tek tek değerlendirilebildiği gibi, bir araya geldiği zaman grup da oluşturuyor. Bazen bu resimler birbirlerine değecek biçimde yerleştiriliyor, bazen de aralarında bırakılan anlamlı boşluklar resmin asıldığı zemini de resme dahil ediyor. Dört ayrı resim, farklı biçimlerde değerlendirilerek, kendi çevrelerinde döndürülerek dört farklı ilişki oluşturabiliyor. Grup resimler izleyiciye. “Biz değişiriz, oluşuruz, hiçbir zaman olduğumuz biçimde olmayız, durduğumuz biçimde durmayız”ın iletisini veriyor.
Şeffaf Resimler (Ertuğrul Algan, Artist, Nisan/2008)